Evlerimize üç günlüğüne misafir olsa

Evlerimize üç günlüğüne misafir olsa
Olmaz ya, olabileceğini hayal etsek ve Sevgili Peygamberimizi evlerimize üç günlüğüne misafir etsek. Acaba diyorum, neler olabilir?
Eğer bir gün Peygamberimiz ziyaretimize gelse. Yalnızca üç günlüğüne. Hem de aniden, haber vermeden gelmiş olsa. Merak ediyorum ne yapacağımızı?

Biliyorum, en güzel odamızı kendisine tahsis edeceğimizi. Böylesi Şerefli bir Misafir’e yiyeceklerin en iyisini, en temizini, içeceklerin en güzelini sunacağımızı.
O’nu evimizde görmekten mutlu olacağımızı, O’na hizmet etmemizden alacağımız sevinci başka hiçbir şeyden alamayacağımıza da inanıyorum.
Tüm bu müspet tavırlarımıza rağmen çok merak ediyorum ve düşünüyorum:
O’nun evimize doğru geldiğini gördüğümüzde, kapıda mı karşılayacağız? O güzel misafiri içeri almadan, “Buyurmaz mısınız Ya Resûlallah” demeden, kollarımızı bu mübarek misafirimize uzanmış olarak “Hoşgeldiniz” deyip içeri almadan önce neler yapacağımızı çok ve hem de çok merak ediyorum.
Acaba diyorum, masamızın üzerindeki bazı hoş görüntüsü olmayan gazete ve dergileri saklayıp, onun yerine Kur’an mı koyacağız?
Hâlâ açık saçık programları izlediğimiz televizyonumuzun üzerini örtüyle mi kapatacak veya alelacele onu yerinden kaldırıp bodrum kattaki izbeye mi saklayacağız?

Yahut da koşacak mıyız kapatmaya, O kızmadan önce? Veya O nurlu misafirin işitmediğini umarak kapatacak mıyız sazlı sözlü yayın yapan radyomuzu? Yüz kızartıcı bantları izlediğimiz videomuzu, geceleri çocukları uyuttuktan sonra korsan izlediğimiz çanak antenleri nerelere koyup kaybedeceğiz?
Oturma odamızda bulunan dolapların tereklerindeki üst üste dizdiğimiz müzik bantlarını unuttuk galiba?
Merak ediyorum. Evimize girmek üzere bulunan bu Şerefli Misafir’in hemen girmesine müsaade edebilecek miyiz? Ya da sağa sola mı koşturacağız? Yahut da “Biraz bekler misiniz?” diyerek, O’nu kapımızın önünde mi bekleteceğiz?
Merak ediyorum. Eğer Peygamberimiz birkaç gününü evimizde geçirmiş olsa, alışılagelen yaptıklarımıza devam mı edeceğiz? Her sabah gün doğuşuna veya kaba kuşluğa kadar uyuyabilecek miyiz? Her zamanki gibi gece saat birlere, ikilere kadar uyanık kalıp, sabah saat sekizlere, dokuzlara kadar deliksiz uykularımızı sürdürebilecek miyiz?
Ailemizle yine kavgalı ortamı, gürültülü geçen savaş ortamını sürdürebilecek miyiz? Yoksa birkaç gün sonra Şerefli Misafirimiz’den sıkılmaya, daralmaya mı başlayacağız?
Merak ediyorum. Hiç yüzümüzü asmadan tüm aile fertlerimizle birlikte her vaktin namazını kılabilecek miyiz? Sabahın erkeninde, yatağımızdan büyük bir coşku ile fırlayıp sabah namazı hazırlığını yapabilecek, nişanlanma çağına gelen kız ve erkek çocuklarımızı yataklarından uyandırabilecek miyiz?
Veya Şerefli Misafir’in abdest suyunu dökerken, öbür odada 15 yaşına gelmiş, ancak secde yüzü görmemiş oğlumuzu nereye saklayacağız?

Yoksa birkaç günlüğüne otele veya akrabalarımızın evine mi göndereceğiz?
Merak ediyorum. Alıştığımız günlük hayat seyrimizin kontrolümüzden çıktığındaki acı ve gülünç halimizi. Gazete bayii, günlük takip ettiğimiz gazeteyi kapıdan uzattığında ne yapacağımızı? Müslüman bir sahabe hanımın kıyafetine dokunan Yahudilere karşı savaş başlatan misafir Peygamber’in yanında o müstehcen gazeteyi okuyabilecek miyiz? eya Şerefli Misafirimiz, “Nedir o kâğıt parçaları?” derse, cevabımız ne olacak?

Acaba diyorum, Peygamberimizi de yanımıza alarak, gitmeyi planladığımız yerlere götürebilecek miyiz? Misafirliğine gittiğimiz ailenin 17 yaşındaki dekolte kıyafetli kızı karşımıza çıkarak misafir kabul salonunda “Siz ne alırdınız?” sorusuna karşı tavrımızı cidden merak ediyorum.