Belirli Sınıra Kadar Olan Stres İnsanlara Motivasyon Verir
Dünya Gazetesi'nin "Globus Toplantıları" çerçevesinde düzenlenen "İş Streslerinin Çözümü" konulu seminerinde konuşmacı olarak katılan Psikiyatrist Prof. Dr. Özcan Köknel, katılımcılara stresi, stresten etkilenmemek için insanın neler yapması gerektiğini anlattı. Kalabalık bir topluluğun izlediği seminerde önce stresin tanımını yapan Prof. Dr. Köknel, stresin belirli bir sınıra kadar zararlı olmadığını, stresin insanların bedensel ve ruhsal enerji kaynağı olduğunu söyledi.
İnsanların, bedensel ve ruhsal olarak
kaldırabileceğinden daha fazla yük yüklenmesi ile ortaya
çıkan değişikliklere stres denildiğini belirten Prof. Dr.
Köknel, insanların hayatları boyunca bedensel ve ruhsal
gerginlikler yaşadığını, ancak bunların stres anlamına
gelmediğini ifade ederek şunları söyledi:
"Belirli bir sınıra kadar olan stres ki, biz buna öz
stres diyoruz insanların fiziksel ve ruhsal enerji
kaynağıdır. Bu düzeyde stres yada değişim insanlara
motivasyon verir. Bir başka ifadeyle, insanlar zorlama olmadan
herhangi bir davranışta bulunmaları mümkün değildir.
İnsan, her an değişme ve çalışma içinde olan bir
organizmadır. Bu fizyolojik ve ruhsal değişimin olmaması
insanın ölmesi anlamına gelmektedir."
İnsan organizmasının, dış ve iç
ortamlardan gelen iletimlerin etkisi altında olduğunu, ruhsal
yapının da aynı iletimlerden etkilendiğini belirten Prof. Dr.
Özcan Köknel şunları söyledi:
"Organizma, bu etkenler karşısında kendisini belirli bir
sınıra kadar dengeleyebiliyor. Organizma bu dengeleme
sırasında bazı tepkiler göstererek, kendinizi koruyun
uyarısında bulunuyor. Örneğin; Sıcak havalarda insan
terlemeye başlıyor. Ter, organizmanın, sıcaktan korunmak
için verdiği bir uyarıdır. İnsan, beyin kabuğunda biriken
bilgileri ve deneyleri derhal hakarete geçirerek sıcaktan
korunmak için önlem alır. Ne yapar, gölgeye gider, serin
yerde bulunur. O anki durum neyi gerektiriyorsa o koruma
yöntemini uygulayarak sıcaktan korunmaya çalışır. Aynı
durum insanın ruhsal yapısı için de geçerlidir."
Toplumsal ortamlarda ilişkilerin insanları etkilediğini, yine toplumsal ortamda insanın kendi yaşantısını tehdit eden durumlarda stresin ortaya çıktığını, buna da toplumsal stres denildiğini ifade eden Prof. Köknel, "Bu durumda da savunma mekanizmasını harekete geçirerek, bu tehlikeden kurtulmanın yöntemleri bulunmalıdır. Ne yapılmalıdır, bir tartışmaya yapıyorsak ve tartışmanın kavgaya dönüşeceğini hissetmişsek, bu ortamı yumuşatırız yada gücümüz yetiyorsa kavga ederiz. İşte organizmanın, aklımızın zihnimizin bu tehlikeden korunmak için yaptığı bir uyarıdır. Stres, insanın içinde bulunduğu doğal ve toplumsal ortamdaki etkileşim nedeniyle meydana gelen fiziksel ve ruhsal değişikliklerdir. Stres özgün ve özel olmayan bir tepkidir." dedi. Stresin en belirgin örneğinin sınav olduğunu, sınavda bir motivasyon ve bilgi birikimi olduğunu ve insanların soruları motivasyon, zamanın zorlaması ve bilgi birikimlerini kullandıklarını anlatan Prof. Köknel, "Sınava girenler, bilgi birikimlerini, zamanında kullanamayabilirler. Ya da sorular zor gelir ve bilgileri ile bunu çözemezler. İşte o anda organizmanın verdiği tepki strestir. Hepimiz tüm yaşantımızı bir sınav olarak değerlendirirsek ve bilgi birikimlerimizi, deneyimlerimizi kullanırsak o kadar az stres yaşamış oluruz." dedi.
Bilgisayar sisteminin
insan beynine çok benzediğini, bilgisayarında insan beyninden
örnek alınarak geliştirildiğini belirten Prof. Özcan
Köknel, insanın edindiği bütün bilgilerin beyin kabuğunda
toplandığını ve çeşitli kalıplar halinde bu bilgilerin
depolandığını ifade etti. Prof. Köknel, bu kalıplar
arasında çatışma çıkması halinde stresin ortaya
çıktığını belirterek şunları söyledi:
"Beyin kabuğu bilgilerin depolandığı ve
değerlendirildiği yerdir. Bir etkileşim sırasında insan
organizması bir takım tepkiler göstererek, organizmanın
korunmasını ister. İnsan hemen beyin kabuğundaki bilgi ve
deneyim birikimlerini kullanarak bu etkileşime karşı önlem
almak durumundadır. Yani yaşadığımız sürece, beynimizde
biriken bilgileri ve deneyimleri kullanmak durumundayız. Bunu
yapamazsak, etkileşimin kötü ve istenmeyen sonuçlarından
kurtulamayız. Pes etmemek durumundayız. Bu etkenler
karşısında pes edersek, o zaman fizyolojik ve ruhsal
bozukluklar ortaya çıkar. Bu bozukluklar da bitkinlik, iştah
azalması, kilo kaybı, ağrılar, uyku bozuklukları, bulantı,
deprasif davranışlar, mutsuzluk, ağlama nöbetleri, uyum
bozuklukları, madde bağımlılığı hatta intihara kadar giden
davranışlarla ortaya çıkar."
Mustafa
Uludağ
M
kaynak
Prof. Dr. Özcan Köknel:'in "İş stresleri" seminer konuşmasından alınmıştır.